Dünya da ve ülkemizde zor geçirdiğimiz şu günlerde hepimiz Covid-19 salgınından dolayı endişeliyiz. Bu endişelerimiz aynı zamanda kaygı ve stresi de beraberinde getirmektedir. Gelecek kaygısı, iş durumları, işsizlikler, geçim kaygısı ve ileri de her şey normale dönecek mi diye aklımızda bir çok sorular var. Bütün bunları düşünürken aynı zamanda da hastalıklara yakalanmamak için elimizden geleni yapıyoruz. Hastalıklara yakalanmamak için kaliteli uyku, egzersiz, dengeli ve yeterli beslenme en başta gelmektedir. Yeterli ve dengeli beslenerek aslında almamız gereken vitamin mineral ve besin gruplarını karşılamış oluyoruz. Ama günümüzdeki gıdaların tarım şartları ve üretim aşamalarından kaynaklı alınması gereken vitamin minerallerde yetersizlikler olabilir.
Bu dönemde vücut direncini artırmak için probiyotik içeriği yüksek besinler ve antioksidan olarak görev yapan A, C, E vitaminlerinden zengin magnezyum, çinko, selenyum mineralleri ve omega-3, omega-9 yağ asitlerini içeren bir beslenme programı ile yeterli miktarda almak gerekir. Portakal, biber, maydanoz gibi C vitamininden yüksek besinler tüketilmelidir. Yeterli miktarda tüketemediğimiz C vitamini gıda takviyesi olarak günlük tüketebiliriz. Vücutta fazla miktarda olan C vitamini idrar yoluyla atılmaktadır. Fazla C vitamini vücutta depolanmadığı için zararlı bir yan etkisi de yoktur. Günlük almamız gereken vitamin ve mineral gruplarını almalıyız. Eğer yeterli ve dengeli beslendiğinizi düşünmüyorsanız kan tahlillerinize baktırarak bir uzman tarafından önerilen gıda takviyeleri tüketilinebilir. Bunlardan en önemlileri C vitamini ve D vitaminidir.
D vitamini doğal besinlerden karşılanamayan, düzenli güneşlenme veya zenginleştirilmiş gıdalarla alınabilen elzem bir besin öğesidir. D vitamini kalsiyum metabolizması ve kemik sağlığındaki rolü ile bilinmektedir.
Ülkemizde de D vitamini eksikliği çok fazla görülmektedir. Bu da bağışıklığı etkilemektedir. Bağışıklığın düşmesi de bir çok hastalığa davetiye çıkarmaktadır. D vitamini eksikliği çocuklarda raşitizm, yaşlılar da ise osteoporoz hastalığına sebep olmaktadır. İlk yaştan beri D vitamini alan çocuklarda tip 1 diyabet gelişme riski %80 azalmıştır. Yapılan çalışmalarda D vitamini yetersizliği diyabet, artrit, hipertansiyon ve kanser riskini artırdığı düşünülmektedir.
Ülkemizde besinlerle alınan D vitamini sınırlıdır. D vitamini içeren az sayıda besin bulunmaktadır. En çok morina balığı yağı, somon, sardalya gibi balıklarda bulunmaktadır. Az miktarda süt, yumurta ve karaciğer de bulunmaktadır. Fakat bu besinlerin tüketimi ile D vitamini ihtiyacımız karşılanmaz. D vitamini için en önemli kaynak sürekli ve düzenli güneşle temastır. Güneşin en verimli olduğu saatlerde ise hepimizin iş yerlerimizde veya evlerimizde vakit geçirdiğimiz için yeterli miktarda alınamamaktadır. Özellikle pandemiden kaynaklı gelen yasaklarla beraber daha da fazla evlerimizde, kapalı ortamlarda vakit geçirmekteyiz. Bu da yeterli güneşlenemediğimiz için D vitamini eksikliklerine sebep olmaktadır. D vitamini yetersizliği en çok koyu tenli, kapalı giyim tarzı nedeniyle güneşten yararlanamayan, ek D vitamini takviyesi almayan kadınlar da ve onların çocuklarında görülmektedir.
D vitaminin iki formu bulunmaktadır. İnsan ve hayvan derisinde çok miktarda 7-dehidro kolesterol bulunmaktadır. Güneş ısısının deriyle teması sırasında ultraviyole B ışınının etkisiyle 7-dehidro kolesterol molekülün deki bazı bağlarda kırılma sonucu kolekolesterol denilen D3 vitaminine dönüşür. Bu molekül vitamin D bağlayan proteinle bağlanarak deriden kan dolaşımına geçer. Güneşle uzun süre temas eden insanda D vitamini toksisitesi görülmez.
D vitaminini koruyucu amaçla tüketmekte fayda vardır. Bu zor günlerimiz de pozitif düşünerek, birbirlerimize destek olarak en sağlıklı şekilde atlatacağımızı umut ediyorum. Bu süreçte beden sağlığımızdan ziyade akıl sağlımızı da korumak önemlidir. Güzel günlerde hep birlikte olmak dileğiyle hoşçakalın, kendinize iyi bakmayı unutmayın