NÜFUS GÜÇ, NİTELİKLİ NÜFUS STRATEJİK GÜÇTÜR

Tarih, coğrafya ve nüfus bir ülkenin önemli güç unsurlarındandır. Nitekim, bugün dünya siyasetinde söz sahibi ülkelerden Çin, ABD, Hindistan, Rusya ve Japonya 100 milyonun üzerinde nüfusa sahip. Almanya, Türkiye, Fransa ve İngiltere gibinüfusu 100 milyona yaklaşan ülkelerde küresel ve bölgesel siyasette etkin ve etkili ülkelerin başında geliyor.

 Bir ülkenin güçlü olmasında nüfus tek başına belirleyici değil elbet, ancak ekonomist ve stratejistler nüfusun gücün önemli bir parçası olduğunda ittifak halindedir. Nitelikli nüfus ve işgücü ise bir ülkenin kalkınması ve küresel ölçekte söz sahibi olması için çok daha büyük önem arz etmektedir.

ŞimdiTürkiye’nin nüfus verilerine odaklanalım. TUİK verilerine göre, Türkiye’nin nüfusu, 31 Aralık 2020 tarihi itibariyle bir önceki yıla göre 459 bin kişi artarak 83 milyon 614 bin 362 kişiye ulaştı.  Yıllık nüfus artış hızı 2019 yılında binde 13.9 iken, 2020 yılında binde 5.5 oldu. Bu düşüşün nedenleri hakkında elimizde net veri olmamakla birlikte, pandemi dönemindeki ekonomik belirsizlikler ile anne ve çocuk sağlığı için oluşabilecek riskler sebebiyle evliliklerin ve çocuk sahibi olma iradesinin salgın sonrasına ertelenmesi şeklinde yorumlayabiliriz.

Türkiye’de 2019 yılında yüzde 92.8 olan il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı, 2020 yılında yüzde 93 oldu. Belde ve köylerde yaşayanların oranı yüzde 7.2’den yüzde 7’ye düştü.İstanbul’un nüfusu ise bir önceki yıla göre 56 bin 815 kişi azalarak 15 milyon 462 bin 452 kişiye düştü. Pandemi döneminde ülke genelinde ilçe ve şehirler genel olarak nüfus artışı olurken, İstanbul’daki bu  düşüşü şehirdeki hayat pahalılığı ve yaşam zorlukları ile ilişkilendirebiliriz.

Türkiye’de 2019 yılında yüzde 32.4 olan ortanca yaş, 2020 yılında 32.7’ye yükseldi. Çalışma çağı olarak tanımlanan 15-64 yaş grubundaki nüfus oranı, 2007 yılında 66.5 iken, 2020 yılında 67.7 oldu.  Çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı yüzde 26.4’ten yüzde 22.8’e gerilirken, 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı ise yüzde 7.1’den yüzde 9.5’e yükseldi. Çalışma çağındaki birey başına düşen çocuk ve yaşlı birey sayısını gösteren toplam yaş bağımlılık oranı, 2019 yılında 47.5 iken, 2020 yılında 47.7’ye yükseldi. Ekonomi olarak aktif birey başına düşen çocuk sayısını ifade eden çocuk bağımlılık oranı yüzde 34.1’den 33.7’ye gerilirken, çalışan birey başına düşen yaşlı birey sayısını ölçen başlı bağımlılık oranı ise 13.4’ten 14.1’e yükseldi.Bu veriler göstermektedir ki,  devletin en üst seviyesinden vatandaşların çocuk sahip olması teşvik edilirken, çocuk sayısındaki azalış ve yaşlı sayısındaki yükselişin nedenleri üzerinde durulması gerekir.

Çalışabilir nüfus yüzde 66.5’ten 67.7’ye çıkarken, istihdam rakamları nasıl seyrediyor, bir de ona bakalım.Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2020 yılı Kasım döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 303 bin kişi azalarak 4 milyon 5 bin kişi oldu.  İşsizlik oranı 0.4 puanlık azalış ile 12.9 seviyesinde gerçekleşti. İstihdam edilenlerin sayısı 2020 yılı Kasım döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 103 bin kişi azalarak 27 milyon 66 bin kişi, istihdam oranı ise yüzde 2.7 puanlık azalış ile yüzde 42.9 oldu.

İşgücü 2020 yılı Kasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 406 bin kişi azalarak 31 milyon 71 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 3.2 puanlık azalış ile 49.3 olarak gerçekleşti. Bu veriler insanların iş bulma umudunu kaybettiğini gösteriyor.  Hem istihdam oranındaki  hem de işgücüne katılım oranındaki bu düşüş sağlıklı bir gelişme değil. Bu düşüşler üzerinde yetkililer derinlemesine çalışmalar yapmalıdır.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın derlediği verilere göre . 2020 yılı dördüncü döneminde toplam kamu istihdamı 2019 yılının aynı dönemine göre yüzde 3.2 oranında artarak 4 milyon 792 bin kişi oldu.Pandemi döneminin olumsuzluklarına rağmen kamunun istihdamda öncülük yapması olumlu bir gelişme ve icraattır.

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 0.9 puanlık artışla yüzde 25.4, istihdam oranı ise 3.0 puan azalarak yüzde 29.6 oldu.  Aynı dönemde işgücüne katılma oranı 3.6 puanlık azalışla yüzde 39.6 seviyesinde gerçekleşti.  Ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 1.9 puanlık artışla yüzde 27.1 seviyesinde gerçekleşti.

Bu istatistiki veriler ise, genç işsizlik noktasında kırmızı alarm verdiğimizi gösteriyor. Genç işsizliğin kök sorununun eğitimdeki orta kalite tuzağı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu tespit ışığında, eğitim sistemimizin nitelikli işgücü yetiştirmesi için acil bir reforma ve yeni düzenlemelere ihtiyacı olduğu açıktır. Özellikle teknik ve mesleki eğitim tepeden tırnağa yeniden gözden geçirilmeli, üniversite-sanayi işbirliği sağlanmalı, gençlerin aldığı eğitimin niteliği ve elde ettikleri beceri ile işgücü piyasası arasındaki uyum artırılmalıdır. İşte o zaman nüfusumuz stratejik güç haline dönüşür..

Vesselam.