Sözde mi ! Gözde mi?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde basın mensuplarıyla yapmış olduğu bir toplantıda, maksatlı bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanımız için “sözde cumhurbaşkanı” ifadesini kullanmıştır.

Aslında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaret içeren siyasi söylemleri yeni değildir. Benzer şekilde haddini aşan pek çok konuşması bulunmakla birlikte, son dönemde tahammül sınırlarını aşan bir durum almıştır.

Kılıçdaroğlu’nun arka arkaya gelen açıklamalarının sürecine bakılırsa, belli bir maksatla, kasıtlı ve bilinçli olarak yapıldığı çok açık şekilde görülebilir. Kılıçdaroğlu’nun Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik söylemleri, Joe Biden’in;“Bence Erdoğan’a çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım” açıklamasından sonra, siyasi nezaketin çizgisini fazlasıyla aşmaktadır.

Kılıçdaroğlu’nun “Sözde Cumhurbaşkanı” ifadesini Sayın Cumhurbaşkanımızı itibarsızlaştırmak ve toplumda bir sivil itaatsizlik uyandırmak amacıyla kullandığı kesindir. Ancak, bu yöndeki ifadeler sadece Cumhurbaşkanımıza değil, siyasete, demokrasiye, millet iradesine ve devletimize büyük zarar verici bir niteliğe sahiptir. Yaptığı bu açıklamaların ne kadar kalıcı hasar verebileceğinin bilincinden uzak bir şekilde, Parti Meclisi toplantısında tekrarlaması ise millet iradesine karşı saygısızlıktan başka bir şey değildir.

Parti Meclisindeki konuşmasında, Cumhurbaşkanımızı“yapay gündem” oluşturmakla suçlayarak, “Sözde Cumhurbaşkanı”ifadesini niçin kullandığına şu şekilde açıklama getirmiştir:

“Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat,“Sözde cumhurbaşkanı” dedim diye çok alınmış, Bremen Mızıkacıları gibi herkes saldırıyor. Acaba bir yapay gündem oluşturabilir miyiz? Milleti açlığa, fukaralığa mahkûm eden sensin, o yüzden ben sana sözde cumhurbaşkanı diyorum.”

Bu açıklamasından sonra da biraz daha ileri giderek, 9 maddede

“Sözde cumhurbaşkanı” nitelendirmesi, detaylandırarak yenilemiştir. Tamamen gerçek dışı yakıştırmalara dayandırılan bu açıklamalar ise, kamuoyunda ve siyasette büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. Her biri birer ders niteliğinde olan pek çok uyarı açıklamaları yapılmıştır.

Ancak, benim için son derece önemli iki ismin; Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay’ın ve MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını aktarmak istiyorum.

Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı yapılan bu hadsizliği şu şekilde değerlendirmiştir: “ABD’deki seçim sonuçlarına saygı gösterilmesini isteyen Kılıçdaroğlu, konu kendi ülkesi olduğunda, girdiği her seçimden zaferle çıkan Cumhurbaşkanımıza sözde diyerek, millet iradesine en büyük saygısızlığı yapmıştır. Milletimiz bundan önceki her seçimde olduğu gibi bu sözlere hak ettiği cevabı yine sandıkta verecektir.”

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ise bu hadsizliği şu şekilde değerlendirmiştir:“ Sayın Cumhurbaşkanı’na “sözde” demek, Türk milletine, demokrasi kültürüne, milli egemenlik ilkelerine hakarettir, hıyanettir, hürmetsizliktir.”

Her iki açıklamaya yansıyan şey; “siyasi ahlakla bağdaşmayan bu sözlerin milletimizin iradesine saldırıdan” başka bir anlama gelmediğidir.

Gerçekten de Sayın Cumhurbaşkanımız bu sözleri hiçbir şekilde hak etmemektedir. Onun kadar uzun süre dünya kamuoyunun gözü önünde bulunan başka bir liderimiz yoktur. 1994’ten günümüze kadar, hemen hemen her şeyi kaydedilen bir liderdir.

Bütün bu süre içerisinde, hiçbir zaman “sözde” diye itham edilebilecek, hiçbir şey gösterilemez. Aksine, kayıtların hepsinde başarıdan başarıya koşan büyük bir dünya liderine şahitlik edilmektedir. Bu başarıdaki en büyük payı, onun milletinin yanında olması, milletinin kadrini ve kıymetini bilmesi yer almaktadır. Bu nedenle, milletimiz de her zaman onun kadrini ve kıymetini bilmiştir. Kendisinden hayır duasını esirgememiştir.

“ Yüce Allah’ım benim ömrümden alsın, Reis’e versin” diyebilen milyonların duası, hiçbir samimiyet testine tabi tutulmayacak ölçüde saf ve sadedir. Bu milletle kurulan samimi bir bağın neticesidir. Sayın Cumhurbaşkanımız milletini tanıdığı kadar, milletimiz de Sayın Cumhurbaşkanımızı tanımaktadır. Girdiği her seçimde milletin ona gösterdiği teveccüh elbette bunun bariz bir göstergesidir.

Buna karşılık, her seçimden başarısızlıkla ayrılan Kılıçdaroğlu, başarısızlığının sebeplerini aramak yerine, bir yandan asılsız suçlamalarla AKP karşıtı bir algı oluşturmaya, diğer yandan daCHP’nin Başkanlığına nasıl geldiğini gizlemeye çalışmaktadır.

İşte bu haksızlık karşısında sessizliğini bozmak zorunda kalan, Sayın Cumhurbaşkanımız kabine toplantısı sonrasında bu hadsizliği şu şekilde değerlendirmiştir:

“Bizzat kendisi bir kaset komplosu ile işbaşına gelen, partisi içinde taciz, tecavüz, hırsızlık hadiselerini görmezden gelen sözde genel başkanının sancısının sebebi budur. Bunların derdi millet, millî iradedir. Bunlara oy vermeyen hâkim, sözde hâkim, öğretmen, sözde öğretmen, çiftçi, sözde çiftçidir.

Türk demokrasisi, millete ve onun temsilcilerine hakareti siyaset zanneden bu çukur zihniyeti hak etmiyor. Teröriste, terörist demekten aciz bu sözde genel başkanını, öncelikle CHP’li seçmenin sağduyusuna, sonra da aziz milletimizin irfanına havale ediyoruz.”

Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi söylem ve davranışları nedeniyle hiçbir zaman hüsnü kabul görmeyen Kılıçdaroğlu, geçmişten ders çıkarmadan hatalarına devam etmektedir. Devletin bütün kurumsal değerlerini yok etme pahasına gizli ve kirli bir işbirliği içerisinde hareket etmektedir.

Öyle görünüyor ki, milletimizce bir kez daha veto edilecektir. Kullandığı bu “nefret dili” nedeniyle, “Türkiye siyasetinde her seçiminin kaybedeni” olarak yerini alacaktır. Aziz milletimizin bedduası ile içine düştüğü bu kirli çukurdan hiçbir zaman çıkamayacaktır.

Sonuç olarak;“millet iradesiyle seçilen cumhurbaşkanına, anayasal kurumlara, meşruiyete, milli iradeye saygı göstermek herkesin vazifesidir.” Bunun dışında hareket etmek, “Türk milletine, demokrasi kültürüne, milli egemenlik ilkelerine hakarettir, hıyanettir, hürmetsizliktir.”

Bu vesileyle, Allah devletimize samimiyetle hizmet eden, milletinin duasını alan devlet adamlarımızı başımızdan eksik etmesin inşallah…