ZİARA*/SERDAN**/VISIT***

Son kitabımı bitirebilmek için gazetemizin Sayın Genel Yayın Yönetmeninden 1 ay kadar izin istemiştim; ancak gündem maddelerinden birisi ile ilgili yazmam gerektiğini düşündüğüm için iznimi bölme ihtiyacı hissettim.

…..

Sanırım çok çalışmış, ama aksan farkı gayet belli idi!

‘’Selamın aleyküm’’ diye selamladı halkı, tarihte ilk kez o makamdaki birisi, Hristiyanların dinî lideri, iki bin yıllık papalığın Cizvit Mezhebinden, Papa Francesco.

Kovid-19 pandemisi, 84 yaşına gelmiş olması, siyatiğinin kendisine verdiği rahatsızlığa aldırmadan yaptığı, 5 Mart 2021 tarihinde başlayan 3 günlük ziyaret için   Irak halkının, ‘’Düğün değil , bayram değil, …’’ diye başlayan manidar cümleyi bilmediklerini tahmin ettiğim için, o tip kötü düşüncelerin de akıllarına gelmediğini sanıyorum açıkçası!

Papa’nın ziyaretinin amacı ister, -kimi stratejistlerin belirttiği gibi- Iraklı Hristiyanlarla birlikte dua etmek ya da IŞID saldırılarında yıkılmış Kiliseleri ziyaret ederek, Hristiyan dünyasına birlik mesajları vermek olsun,

İster, Irak’ta IŞID’in baskı ve zulümlerinden dolayı azalan Hrıstiyanları orada kalmak için ikna etmek ve Şii Müslümanlar ile diyalog ederek ilişkileri etkili hale getirmek olsun,

İster, ziyaretin siyasi içerikli değil, dinî içerikli olduğunu açıklamak amaçlı olsun,

İsterse de, Kennedy’den sonra gelen ve ziyaretten memnuniyet duyduğunu ifade eden  Katolik ABD Başkanı Biden’in -belki de ricası ile ziyareti gerçekleştiren- Papa Francesko’nun Irak’ı ziyaretinin dünya için bir umut olduğunu belirtip, Papa’nın Irak’a gerçekleştirdiği ziyarete ilişkin açıklama yaparak, Papa’nın Irak’a ilk kez gitmesinin tarihî ve memnuniyet verici bir durum olduğunun önemine değinmek ve “Bu ziyaret, -Papa Francesko’nun kendisinin de söylediği gibi- önemli bir mesaj gönderdi; kardeşlik, kardeş katlinden daha sağlamdır. Umut, ölümden;  Barış, savaştan daha güçlüdür” değerlendirmesini yapmak olsun,

Vatikan Sözcüsü Matteo Bruni’nin, Papa’nın ziyaretini ‘’Irak’a ve halkına yönelik bir sevgi gösterisi.’’ olarak nitelemesi olsun,

Ya da, Rusya ile olan rekabetinden ötürü, Rus Ortodoks Kilisesine karşı bir hamle  gerçekleştirip, Ortadoğu’da yaşayan Hristiyanlara sahip çıkma adına yapılmış bir ziyaret diye değerlendirmeler yapılmış olsa da, konunun, ülkemiz açısından önem arz eden kısmı beni ziyadesiyle ilgilendirdi.

Planlı programlı bir ziyaret olduğu için, IKBY (Irak Kürt Bölgesel Yönetimi)’nin başkenti Erbil’e geldiğinde Papa’ya takdim ettikleri 6 farklı hatıra pulunun birisinde, yıllar önce hazırlanmış, Büyük Ortadoğu Projesi Haritasında yer alan, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerini de kapsayan haritaya fon edilmiş resmi de basına yansıyınca kıyamet de koptu haliyle. IKBY, pulun sadece hatıra olarak bastırıldığı, çoğaltılmadığını belirtse de tepkilerden kurtulamadı.

                Bu ziyaretinin, hem Irak ve hem de ‘’Acıların Coğrafyası’’ olarak bilinen Ortadoğu’da maddi ve manevi etkilerinin ne veya neler olacağını kısa ve orta vadede göreceğiz sanırım.

                Tarihinin hiçbir –özellikle 3 kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu- döneminde emperyalist emeller güdüp, herhangi bir millet için asimilasyon politikası izlemeyen Türkler, -bu etik davranışını Cumhuriyet kurulduktan sonra da Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, ‘’Yurtta barış, dünyada barış.’’ veciz sözünden hareketle- komşuluk hak hukukuna son derece saygılı bir dış politika izlemiş ve uluslararası hukuka uygun olarak da kendi haklarını korumayı bilmiştir. Bu konuda da dik duruşundan hiçbir zaman taviz vermeyecektir.

Özellikle Suriye’deki savaşta mağdur olan milyonlarca mülteciye kucak açan Türkiye’nin komşularına karşı olan iyi niyet politikasının farkına vararak, başına bir şey geldiğinde ilk önce komşularının koşacağı gerçeğini göz ardı etmemeleri, herhangi bir ülkenin  bir karış toprağında gözü olmayan iyi niyet politikası izleyen Türkiye’ye karşı da aynı hassasiyet içerisinde dış politika izlemeleri, yaşanan savaştan sonra Türkiye’nin Irak’a yaptığı sayısız yardımı hafızalarında tutmalarının –özellikle kendi çıkarları adına- önemli olduğunu değerlendirmekteyim.

Yıllarca zor durumda kalmış komşularının o durumlarından yararlanmaya çalışma, topraklarını ele geçirme amacı gütmeyen ve sınırlarında barış güvercinleri uçuran Türkiye’nin iyimser tavırları şeffaf bir şekilde ortada iken, dalından çomak yapıp -kader birlikteliği yapılan coğrafyada komşu iki ülke insanlarının dostluk ve barış çarkına- o çomağı sokmak yerine, zeytin dalının kendisini uzatmaları lazım, dosta düşmana karşı.

Her ne kadar, dış ilişkilerde ülkelerin menfaatleri ön planda olsa da, komşu komşunun külüne muhtaçtır.

Kara çadır is mi tutar?/Martin tüfek pas mı tutar?/Ağlayanım anam bacım/Elin kızı yas mı tutar? diyor ya türkü de; başınıza ne gelirse, ilk yardıma koşacak ülke, komşunuz, dindaşınız, -belki gardaşınız- ve de kaderdaşınız Türkiye’dir.

*Arapça ziyaret

**Kürtçe ziyaret

***İngilizce ziyaret